13 Temmuz 2010 Salı
SIRKET-I HAYRİYYE
İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayacak ilk yandan çarklı buharlı gemi, 1839 yılında Boğaziçi’ne geldiğinde şehirde büyük bir tartışma koptu. Vapura en fazla karşı çıkanlar, işlerini kaybetmekten korkan ve sayıları 19 bine varan pazar kayıkçıları, mavnacılardı. Çalıştığında etrafı toza dumana boğan, büyük gövdeli ve pek gürültülü bu araçlara alışmak İstanbullular için de kolay değildi. Bugün şehrin simgesi kabul edilen Boğaziçi vapurları tıpkı Paris’in Eyfel Kulesi gibi, ilk başta pek hoş karşılanmadı. Ancak 166 yıl önceki o ilk seferden bu yana, 200 vapur İstanbullulara hizmet verdi.
Uzunca bir dönem Londra için metro ne demekse, İstanbul için vapur ulaşımı o anlama geldi. Şehir, Tarihi Yarımada ile Rumeli kıyılarına doğru yayıldığı için pazar kayıkları ile ulaşım zor oluyordu. Ama vapurlar büyük bir kolaylık yaratmıştı. Kent bile, vapurların ulaşıp merkeze bağladığı semtlere doğru büyüyordu.
PADİŞAH’IN İZNİYLE ŞİRKETİ HAYRİYE KURULDU
Bir İngiliz ve bir Rus şirketi bu durumu görüp 1846’da Galata Köprüsü’nden Adalar’a vapur seferi başlattı. O zamanlar İstanbul’da iskele yoktu, vapurlar Galata Köprüsü’ne yanaşırlardı. Sefer yaptıkları yerlerde de nerede uygun yer varsa yolcuyu oraya indiriverirlerdi. Bazen bir yalının bahçesine yanaşır, bazen de açıkta bekleyen kayıklara yolcuyu aktarırlardı. En popüler vapur bekleme yerleri ise merkezi kahvehanelerdi.
İngiliz ve Rus girişimcilerin vapurla yolcu taşımacılığındaki başarısı Padişah’ı harekete geçirdi. Abdülmecid’in izniyle 1851’de, bugün adı hálá hatırlanan Şirketi Hayriye kuruldu. Bu şirket, aynı zamanda Türkiye’nin ilk anonim ortaklığıydı.
İngiltere’de inşa ettirip getirdiği yandan çarklıyla ilk seferini Üsküdar’a düzenleyen şirket, İstanbul sularında aralıksız 94 yıl sefer yaptı. İki meşrutiyet, bir cumhuriyet, iki dünya savaşı gördü, birincisine bilfiil katıldı.
HAKİ EFENDİ ÇİZDİ İNGİLİZLER YAPTI
İstanbulluların vapurlarına vefasının ardında biraz da bu tarihi vaka yatıyor. Karayolu olmadığı için savaşlarda ikmalin önemli bir kısmı denizden yapılmak zorundaydı. Şirketi Hayriye’nin vapurları işte bu işe yaradı. Ancak Birinci Dünya Savaşı başladığında elindeki 44 geminin hepsini donanmanın emrine veren Şirketi Hayriye’nin 9 gemisi, düşman gemi ve denizaltıları tarafından batırıldı.
1869’da Şirketi Hayriye’de tamirat memuru olarak görev yapan Mehmet Usta, İstanbul’dan Londra’ya doğru Türk denizcilik tarihi için önemli bir yolculuğa çıktı. Yanında gözü gibi koruduğu evrakları götürüyordu. Bu evraklar ilk Türk tasarımı vapura aitti.
Şirketi Hayriye’nin ileri görüşlü müdürü Hüseyin Haki Efendi, İngilizler’e Boğaz’ın iki yakası arasında hem yolcu hem de araba taşıyacak bir vapur (bugünkü arabalı vapur) sipariş etmişti. Fakat dünyada böylesi bir feribotun örneği olmadığı için İngilizler bocaladı. Bunun üzerine müdür Hüseyin Haki Efendi, Mehmet Usta ile birlikte üç ay üzerinde çalışarak kendi tasarımını yaptı. Londra’ya yanında bu tasarımla giden Mehmet Usta, bir yıl işin başında durduktan sonra İstanbul’a ilk Türk tasarımı arabalı vapurla döndü. Adını Suhulet koydular. Suhulet o kadar işe yaradı ki, ertesi yıl bir benzeri sipariş edildi. Ardından bir tane daha, sonra bir tane daha... Arabalı vapurlar da dahil, İstanbul Boğazı’ndan bugüne kadar 200 vapur geldi geçti.
SAMİ AKBULUT’UN ÖMRÜ 40 YIL UZATILDI
Buharlı vapurların Boğaz’da 1839’da başlayan saltanatı, 1990’lı yıllara kadar sürdü. Son buharlı vapurlar Kanlıca, Kuzguncuk, Pendik, Ataköy, Anadolu Kavağı, İnkılap, Harbiye, Turan Emeksiz ve Ali İhsan Korkmaz 1960-61’de Glasgow’da inşa edilmişlerdi, 1990’larda emekli oldular. İstanbullular onları hep sağlam, rahat ve ferah vapurlar olarak hatırladılar.
Bunlardan 69 metre uzunluğunda olan Ataköy ise 1997’de satılarak Karadeniz Ereğlisi’nde lokanta olarak hizmete başladı, 24 Ocak 2004’teki fırtınada battı.
Şimdi İDO’ya devredilen vapur sayısı 32. Bunlardan 31 tanesi aktif olarak hizmet veriyor. Sami Akbulut vapuru ise halen bakımda. İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, rehabilitasyon işinin 1 milyon YTL’ye mal olduğunu söylüyor. Ancak yapılan bu çalışmayla Sami Akbulut’un ömrünün 40 yıl daha uzadığını anlatıyor. Ellerinden geldiğince hiçbir vapuru ölüme terketmeyeceklerini de ekliyor.
Bahariye
Güzelliği dillere destandı
İstanbul İstanbul olalı Bahariye gibi güzel vapur görmedi. 1865’te hizmete giren 17 baca numaralı Bahariye, civadralı, yani hafifçe ileriye uzanmış burnuyla Boğaziçi’nin pitoresk görünümüne en çok yakışan vapurdu. Güzelliği dillere düşünce, Asayiş adlı bir eşi daha yapıldı. 40 yıl hizmet verdikten sonra 1905’te seferden çekildi.
Sahilbent
İkinci arabalı vapur
Dünyada üretilen ilk feribot Suhulet’in ardından, 1870’te, 27 baca numarasıyla bir benzeri olan Sahilbent inşa edildi. 45.7 metre uzunluğundaydı ve saatte yedi deniz mili hız yapıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nda görev aldı. 1967’de söküldü.
Tarz-ı Nevin
Her şeyiyle bir ilk
1903’te hizmete giren Tarzı Nevin’in ismi, yeni tarz demek. Bu ismi boşuna almadı: İlk pervaneli gemiydi, salonu gaz lambalarıyla değil, elektrikle aydınlatılıyordu.
Şirket-i Hayriye 1854'ten 1945'e kadar Boğaziçi'nde yolcu ve yük taşımacılığı yapan vapurculuk anonim şirketi.
17 Ocak 1851'de Reşid Paşa'nın desteği ve dönemin padişahı Abdülmecid'in onaylamasıyla kuruldu. Şirketin özelliği Türkiye'de kurulan ilk anonim ortaklık olmasıydı. Galatalı banker Manolaki Baltazzi'nin İngiltere'den yandan çarklı 6 vapur birden ısmarladı. Vapurların Türkiye'ye gelmeleri 1854'ü buldu. İlk zamanlarda Tersane-i Amire vapurlarıyla aralarında rekabet olmaması için yalnız Eminönü ile Boğaz köyleri arasında sefer yapma hakkı verilen şirket, ilk seferini Üsküdar'a yaptı.
Şirketin zaman içinde 77 vapuru oldu. Bunlardan 66 tanesi İngiltere'de, 6 tanesi Fransa'da, 2 tanesi Almanya'da,1 tanesi Hollanda'da, 2 tanesi de İstanbul'da Hasköy'de inşa edildi. Şirketin yolcu vapurlarından başka 3 tane de kömür gemisi oldu. Şirket-i Hayriye'nin ilk kaptanlarının hemen hepsi, çoğu Rum olmak üzere gayrimüslimdi. Şirkette Türk olarak ilk kez Beykozlu Rıza Ömer Kaptan çalıştı.
Şirketin Avrupa yakasında; Salıpazarı, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı (Kayalar), Boyacıköy, Mirgûn (Emirgan), İstinye, Yeniköy, Tarabya, Kireçburnu, Büyükdere, Sarıyer, Yenimahalle, Rumelikavağı, Altınkum
Anadolu yakasında da; Haydarpaşa, Salacak, Harem, Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli,Küçüksu, Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Beykoz ve Anadolukavağı ile Haliç'te, Sütlüce iskeleleri vardı.
Şirket-i Hayriye, 1911'de Trablusgarp Savaşı, 1912'de Balkan Savaşı ve 1914'ten itibaren de I. Dünya Savaşı yıllarında vapurlarının çoğunu ordunun emrine verdi. I. Dünya Savaşı sona erdiğinde toplam 10 tane vapurunu kaybeden ve 5 vapuru da kullanılmaz hale gelen Şirket, iflasın eşiğine geldi. Savaşın sonunda elinde ancak 18 tane vapur kalan Şirket-i Hayriye, ancak devlet yardımıyla ayakta kalabildi.
Şirket-i Hayriye vapurlarında öğrenci, memur ve siviller için ayrı ücret târifeleri uygulanıyordu. Yedi yaşından küçük çocuklardan ücret alınmazdı. 1860 yılındaki Şirket-i Hayriye yolcu târifesine göre İstanbul’dan Kandilli’ye hizmetçisiyle gidecek bir şahsın aylık ödeyeceği ücret 250 kuruştu. Uzak iskeleler için böyle iki kişinin ödediği aylık ücret ise 300 kuruştu.
Şirket, 1868’de İngiltere’den getirttiği bir arabalı vapurla Kabataş-Üsküdar arasında seferlere başladı. Çalışma sahasını gün geçtikçe genişleten Şirket-i Hayriye, İzmit’ten sonra 1904’te Tekirdağ’a da vapur işletmeye başladı. Cumhûriyet kurulduktan sonra da faaliyetine devam eden şirket, 19 Haziran 1944’te, üyelerini olağanüstü bir toplantıya çağırdı. Bu toplantıdan sonra, şirketin Ulaştırma Bakanlığına devri kararlaştırıldı. Alınan karar gereğince, 12 Mayıs 1944 târihinden îtibâren Ulaştırma Bakanlığına devredildi. Böylece 94 yıllık bir geçmişi olan Şirket-i Hayriye, fiilen 1 Temmuz 1944’ten îtibâren Deniz Yolları İdâresine geçmiş oluyordu. Bu gemiler, uzun zaman deniz yollarında kullanıldıktan sonra, daha modernleriyle değiştirildi.
İstanbul, Marmara Denizi, Haliç ve Boğaz kıyılarına yayılmış olan konumu nedeniyle bugün olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir deniz kenti olmuştur. 15., 16., 17. yüzyıllarda deniz ulaşımı kayık, pereme (Yolcu ve miktarı az yükleri taşımakta kullanılan küçük deniz teknesi) ve mavnalarla sağlanmaktaydı.
Osmanlı dönemi gemileri, Osmanlı tarafından kurulan İzmit, Gelibolu, Gemlik, Sinop ve Kasımpaşa tersanelerinde (Bugünkü adıyla Taşkızak Tersanesi, Haliç Tersanesi, Camialtı Tersanesi) yapılırdı.
Bugünkü Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin ilk temel taşı olan bu gemiler, Tersane-i Amire’nin malıydı.
Osmanlı döneminde ilk buhar makineli BUĞ adlı gemi, 1827 yılında satın alınmıştır. 1837 yılında, bugünkü Taşkızak Tersanesinin bulunduğu Aynalıkavak’tan denize indirilen ESER-İ HAYIR ise tersanelerimizde inşa edilen ilk buharlı yolcu gemisidir.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin ilk nüvesini 1843 yılında kurulanFevaid-i Osmaniye teşkil eder. İşletme Kadıköy ve Adalar’a yolcu taşımacılığı ile faaliyetlerine başlamıştır. 1870 yılında ise İrade-i Şahane ile İdare-i Aziziye unvanını almıştır.
1878 yılında İdare-i Aziziye unvanı İdare-i Mahsusa olarak değiştirilmiştir. İdare-i Mahsusa 1851 yılında Fuad ve Cevdet Paşaların gayretleriyle Boğaziçi’ne vapur işletme amacıyla kurulan Şirket-i Hayriye (Bu günkü Şehirhatları) ve Şark Şimendiferleri şirketleriyle yaptığı anlaşmalar gereğince yolcu ulaşım hatlarını genişletmiştir. Galata Köprüsü’nden Haydarpaşa’ya, Beşiktaş’tan Üsküdar ve Haydarpaşa’ya olmak üzere iki hat açmıştır.
1909 yılında siyasi ve ekonomik sebeplerden gemi işletme imtiyazı bir İngiliz şirketine devredilmiştir. Ancak İngiliz şirketi yükümlülüğünü yerine getirmeyince 1910 yılında İdare-i Mahsusa’nın unvanı değiştirilerek Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi olmuştur.
Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi 1925 yılında 597 sayılı Kanunla Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi haline getirilmiştir. Bu dönemde filoya ilave edilen gemilerle Köprü - Pendik ile Köprü - Yeşilköy arasında hatlar oluşturulmuş ve seferler konmuştur. Daha sonraki yıllarda İstanbul - İzmit ile İzmit Körfezi hattı açılmış ve bu hat Yalova’ya kadar uzatılmıştır.
1933 yılında 2248 sayılı Kanun’la, Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi, üç işletme durumuna getirilmiştir.
Bu işletmeler;
1 - AKAY, (İstanbul ve civarı iç hatlar ile Yalova),
2 - Denizyolları (Marmara, Akdeniz ve Karadeniz dış hatlar),
3 - Fabrika ve Havuzlar Müdürlükleri,
isimlerini almıştır.
AKAY İşletmesi, Ülev ve Suvat gemilerini inşa ettirmiş ayrıca, Şirket-i Hayriye’den Göztepe, Erenköy, Anadolu, Bağdat, Denizyolları’ndan Bağdat, Halep, Basra gemilerini alarak filosunu genişletmiştir.
1937 yılında 3295 sayılı Kanun’la, Denizyolları, AKAY, Fabrika ve Havuzlar Müdürlükleri, İstanbul, İzmir, Trabzon Liman İşletmeleri, Tahlisiye Müdürlüğü ve Van Gölü İşletmesi İktisat Vekaletine bağlı olarak kurulan Denizbank’a bağlanmıştır.
Ancak, faaliyetini 1,5 yıl sürdüren Denizbank, 1939 yılında 3633 sayılı Kanunla kaldırılarak yerine Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü ile Devlet Denizyolları ve İşletmeleri Umum Müdürlüğü olarak iki umum müdürlük kurulmuştur.
1944 yılında 4571 sayılı Kanunla, Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü kaldırılarak görevleri, Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğüne verilmiştir.
1944 yılında 4571 sayılı Kanunla, yeni bir hüviyet kazanan Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü, Kıyı Emniyeti İşletmesi ismi altında Fenerler ve Cankurtaran Teşkilatı’nı bünyesine almış ve Şirket-i Hayriye’nin de 94 yıllık müstakil faaliyetine son verilmiştir. Ayrıca,1945 yılında Şehirhatları İşletmesi de bu Umum Müdürlüğe dahil edilmiştir.
Denizcilik Bankası T.A.O. 1951 yılında, 5842 sayılı Kanun’la kurularak 01.03.1952 tarihinden itibaren faaliyete geçmiştir.
Denizcilik Bankası T.A.O.’nın Ana Sözleşmesinde yer alan faaliyet konuları aşağıdaki şekilde belirlenmiştir;
- Bankacılık,
- Türkiye kıyılarında ve yabancı denizlerde nakliyat,
- Şehirhatları,
- Liman işleri,
- Denizde can ve mal güvenliği işleri (Kıyı Emniyeti),
- Denizde gemi kurtarma işleri,
- Fabrika ve havuzlar (Tersanecilik ),
Denizcilik Bankası T.A.O.’nın ismi 1983 yılında 117 sayılı KHK ile Türkiye Denizcilik Kurumu Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.
Türkiye Denizcilik Kurumu Genel Müdürlüğü’nün adı, 1984 yılında yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüslerinin yeniden düzenlenmesi ile ilgili 233 sayılı KHK gereği Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün faaliyetleri arasında bulunan tersanecilik hizmetleri, 1985 yılında bünyeden ayrılarak Türkiye Gemi Sanayi A.Ş. ‘ne bağlanmıştır.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri, T.C. Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerine devam ederken özelleştirme kapsamına alınarak 24.11.1994 tarihinde kabul edilen 4046 sayılı Kanun gereği kurulan, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na bağlanmış ve adı TDİ Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. olarak değiştirilmiştir.
TDİ Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. bünyesinde bir müdürlük olarak yer alan, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Müdürlüğü, 1997 yılında Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 97/12 sayılı Kararıyla, 393 personeli ile birlikte, bila bedel olarak T.C. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı’na devredilmiştir.
Son olarak, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 08.02.2002 tarih ve 1206 sayılı yazıları doğrultusunda, Türkiye Gemi Sanayii A.Ş.’nin tüzel kişiliği sona ermiş ve TDİ Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. bünyesine dahil edilmiştir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder