13 Temmuz 2010 Salı

OSMANLI CELLAT ÇEŞMELERİ


Osmanlı'da, adam asmak, boğmak ve kelle kesmek bir ceza şekliydi, bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurdu, bir grup cellat padişah ve diğer yüksek rütbeliler için her an hazır durumda beklerlerdi.Sarayda verilen ölüm cezaları, topkapı sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı,bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi.Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arakasındaydı. bu çeşme halen topkapı sarayının ön bahçesinde bulunmakta hergün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir.

infazlar bazen de yedikule zindanlarında yapılırdı, bu zindanlar ziyarete açıktır idamların ve işkencelerin yapıldığı yerler gezilebilir.Cellatların infazdan sonra ellerini ve baltalarını yıkadığı cellat çeşmesi halen topkapı sarayı bahçesinde bulunur.infaz şekilleri, yani öldürme şekilleri kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça göre değişirdi. osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. bu öldürme şekli türklerin müslüman olmadan önceki dinleri olan şamaniz’den geliyordu. doğan avcıoğlu, “türklerin tarihi” adlı eserinin ikinci cildinde:” şamanist türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der. infaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı.

istanbul dışında, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini ispat etmek için, kesilen başları meşin bir ırbaya(torba)konur,torba balla doldurulur, istanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü.Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. bunlardan en meşhuru viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde istanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan merzifonlu kara mustafa paşa idi.Bu kesilen başlar bazende topkapı sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. kafalar üç gün kalırdı burda, bazen yüzlerce kafa olurdu.Cellatlar, müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üzerine koyardı.Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki,rutbe ve konumuna göre parayla satardı.Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi.
Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme olayı 28 ocak 1595 te cereyen etmiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in imparatorluğun devamlılığını sağlamak amacıyla çıkardığı, “nizamı alem” fermanı gereğince, fermanın metni şöyledir:(her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola (nasip ola)karındaşlarını nizamı alem için katletmek münasiptir.)III.Mehmet,19 çocuk ve yetişkin şehzade kardeşlerini bir gecede dilsiz cellatlara boğdurmuştu.Ertesi günü divanı hümayun avlusuna üzeri kıymetli örtüler,kıymetli taşlarla bezenmiş sorguçlar ve kavuklar bulunan 19 şehzade tabutu konmuştu.

osmanlı’da halk, islam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere toplum tarafından hoş bakılmaması nedeniyle, bir çok insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, acıma, merhamet, sevgi hisleri bulunmayan bu insanları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir.Bugün yeni mezarların arasında kalmış bir cellat mezar taşı eyüp semtinin piyer loti tarafındadır.Tarihçi reşat ekrem koçu:” toplum, din ve ahlak anlayışımızın en güzel örneklerinden biri olarak, cana kıyan, kesen veya boğan celladın ölüsünü halkın, mezarlıklarına kabul etmemesi son derece takdire şayandır.” demiştir. bu nedenle, osmanlı cellatlar için istanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak
buraya gömülmüştür.

istanbul’da iki yerde cellat mezarlığı olduğu bilinmektedir, Haldun Hürel.”istanbul’u geziyorum gözlerim açık” adlı eserinde bunlardan birinin,Edirnekapı’dan Ayvansaraya inen kara surlarının eğrikapı civarında olduğunu yazılır. diğer bir cellat mezarlığı da eyüpte, mezarlıklar arasından dar bir yokuşla çıkılan, fransız yazar pierre loti’nin bir müddet yaşadığı, şimdilerde müze-kafe olan evin önünden gidilerek çıkılan, karyağdı bayırında, karyağdıbaba tekkesinin biraz ilerisindedir.O zaman burası istanbul’un en uç noktasu kuş uçmaz, kervan geçmez kimsenin uğramadığı doğru dürüst yolu olmayan yabani ağaçlar içinde ürkütücü bir yermış. buraya karyağdıbaba bayırı denmesinin nedeni biraz aşağısında bulunan bir bektaşi tekkesinden ileri gelirmiş.burası bugün normal mezarlık olmuştur, aralarda tek tük cellat mezarı kalmıştır. bunların cellat mezarları oldukları ise mezar taşlarından anlaşılmaktadır.Osmanlı mezarlıkları, taş işçiliğinin en güzel örnekleri ile yapılmış mezar taşları ile doludur, burada gömülü insanların dünyada iken ne iş yaptıklarını mezar taşlarına bakarak anlamak mümkündür, vezir mi, denizci mi, subay mı yeniçeri mi ,ulema mı, kadı mı? hepsi mezar taşlarından anlaşılır.

Dünyada bir örneği daha bulunmayan bu mezarlık bir açık hava müzesi gibi korunması gerekirken kaybolup gitmiştir, birkaç sene sonra tamamen yok olacaktır,cellatların normal mezarlıkları alınmamasında ise, insana saygı, iyilerle kötüleri aynı kefeye koymama felsefesi yatar. halk bu insanların cesetlerini aralarına almamakla bunu anlatmaya çalışmıştır.Mezar taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmaması ise anlaşılır bir durumdur. bu,öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bunları mezar taşlarından bulup,mezarlarını tahrip etme eş ve çocuklarına kötülük veya başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir.Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız çocukların kimler oldukları, varsa annesi, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder